Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

öyle şey olur mu

  • 1 öyle şey olur mu?

    ра́зве э́то возмо́жно?

    Türkçe-rusça sözlük > öyle şey olur mu?

  • 2 şey

    1.
    вещь, предме́т; шту́ка; де́ло и т. п.

    benim için en güzel şey idi — для меня́ э́то бы́ло са́мым прия́тным де́лом

    yalan kötü bir şeydir — ложь - плоха́я шту́ка

    çok ilginç şeyler anlattı — он рассказа́л о́чень интере́сные ве́щи

    2.
    употр. вместо забытого слова то бишь..., как его́...

    şeyi gördüm..., arkadaşınızı — я ви́дел ва́шего това́рища, как бишь его́...

    3.

    bir şey — ко́е-что́, что́-то; что́-нибудь, что́-либо

    buna benzer bir şey — не́что похо́жее на э́то

    bir şeydir oldu — что́-то случи́лось

    işte öyle bir şey — что́-нибудь в э́том ро́де; б) ничто́, ничего́ (при отриц. форме сказуемого)

    bir şey kalmamış — ничего́ не оста́лось; ничего́, пустяки́

    bir şey değil — не сто́ит благода́рности ( вежливый ответ на благодарность)

    ••
    - bu da bir şey mi?!
    - her şeyden evvel
    - öyle şey olur mu?

    Türkçe-rusça sözlük > şey

  • 3 schön

    1. adj güzel; gut, angenehm, nett iyi, hoş;
    (na,) schön pekalâ;
    eines schönen Tages günlerden bir gün;
    schön wär’s! ner(e)de o bolluk?;
    fam das wäre ja noch schöner! fam hiç olur mu öyle şey?
    2. adv: schön warm (kühl) güzel sıcak (serin);
    ganz schön teuer (schnell) bir hayli pahalı (hızlı);
    jemanden ganz schön erschrecken (überraschen) b-ni adamakıllı korkutmak (şaşırtmak)

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > schön

  • 4 mi

    mi1 (mı, mu, mü)
    1. Fragepartikel, z.B. Türkçe biliyor musunuz? können Sie Türkisch?;
    o odada mı bekliyor? wartet er im Zimmer?;
    yalnız mı oturuyorsun? wohnst du allein?;
    verneint 'gelmiyor mu? kommt sie nicht?;
    verneinte Form, aber bejahende Bedeutung olur mu hiç öyle şey? gibt es denn so etwas?
    2. Verstärkungspartikel: küçük mü küçük klein, und wie! ( oder und ob!); ganz ganz klein;
    güzel mi güzel bildschön
    3. als konj für se: yağmur yağdı mı her yer yeşerir wenn es geregnet hat, wird es überall grün
    mi2 MUS Note e

    Türkçe-Almanca sözlük > mi

  • 5 schön

    schön [ʃø:n]
    I adj güzel;
    das Wetter ist \schön hava güzel;
    eines \schönen Tages günlerden bir gün;
    \schöne Ferien! iyi tatiller!;
    das war nicht \schön von dir bu yaptığın hiç güzel değildi;
    das wäre ja noch \schöner! ( fam) hiç olur mu öyle şey!;
    na \schön! pekâlâ!;
    das ist gut und \schön, aber... ( fam) bu iyi güzel ama...;
    zu \schön, um wahr zu sein ( fam) o kadar güzel ki, inanılacak gibi değil
    II adv güzel; ( ziemlich) oldukça, bayağı;
    sie singt \schön güzel şarkı söylüyor;
    das hat ja ganz \schön weh getan bu bayağı da acıdı;
    ihr habt es \schön bei euch sizin burası çok güzel;
    sei \schön brav! ( fam) uslu dur bakayım!;
    danke \schön teşekkür ederim;
    bitte \schön rica ederim;
    was ist daran \schön? bunun neresi [o nesi] güzel?

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > schön

  • 6 как

    nasıl
    * * *
    1) нареч. nasıl; ne

    как пройти́ на у́лицу Го́рького? — Gorki caddesine nereden gidilir?

    как (чу́вствует себя́) больно́й? — hasta nasıl?

    как пожива́ешь / дела́? — ne âlemdesin?

    как (мне) не по́мнить! — hatırlamaz olur muyum hiç!

    как тут не вспо́мнить... — gel(in) de... hatırlama(yın)

    ну как тут не вспо́мнишь пре́жнего дире́ктора! — eski müdürü gel de arama!

    ты рад? - как не ра́доваться?! — sevindin mi? - Sevinilmez mi?

    как же по́сле э́того (мне) не зли́ться? — bundan sonra nasıl kızmam?

    он поступа́ет (так), как вели́т со́весть — vicdanı ne emrediyorsa onu yapıyor

    как бы мне побыстре́е зако́нчить э́ту рабо́ту — ne yapsam da şu işi bir an önce bitirsem

    не зна́ю, как ты, а я... — seni bilmem ama ben...

    2) нареч. ne (kadar)

    как стра́нно! — ne tuhaf!

    как тру́дно бы́ло ждать! — ne zordu beklemek!

    как мне хо́чется повида́ть его́! — onu görmeyi ne kadar isterim!

    как мно́го он зна́ет! — ne çok şey biliyormuş!

    а ведь как она́ его́ люби́ла! — oysa, ne severdi onu!

    знал бы ты, как он волнова́лся! — ne heyecan içindeydi, bilsen!

    ви́дели бы вы то́лько, как она́ испуга́лась! — ne kadar korktuğunu bir görseniz!

    как я бу́ду сча́стлив, е́сли он сде́ржит своё сло́во! — sözünü tutarsa ne mutlu bana!

    3) частица nasıl

    как! Ты ещё здесь / не уе́хал?! — nasıl? Sen hâlâ gitmedin mi?!

    она́ как закричи́т! — bağırıvermesin mi?; birden bağırmasın mı?

    4) союз gibi; kadar

    бе́лый как снег — kar gibi beyaz

    бесшу́мно, как тень — gölge sessizliğiyle

    он ну́жен нам как во́здух — ona hava kadar muhtacız

    он э́того бои́тся как сме́рти — bundan, ölümden korkar gibi korkuyor

    таки́е, как ты — senin gibiler

    он не тако́й терпели́вый, как ты — senin kadar sabırlı değildir, sendeki sabır onda yok

    то́чно так же, как и (его́) оте́ц — tıpkı babası gibi

    как бы извиня́ясь — af diler gibi

    ко́мната как ко́мната — alelade / bildiğimiz bir oda

    де́лай / поступа́й, как я — yaptığım gibi yap / davran, ben nasıl yaptımsa sen de öyle yap / davran

    в строи́тельных дела́х он разбира́лся, как хоро́ший инжене́р — yapı işlerinden iyi bir mühendis kadar anlardı

    5) союз (в качестве кого-чего-л.) olarak, diye

    мне его́ предста́вили как худо́жника — bana onu ressam diye tanıttılar

    как ста́ло изве́стно — öğrenildiğine göre; öğrenildiği gibi

    мост, постро́енный, как предполага́ют, в пя́том ве́ке,... — beşinci yüzyılda kurulduğu sanılan köprü

    7) союз ( когда)...dığı zaman / sırada,...dıkta; iken;...ır...maz,...dı mı ( как только);...dıktan sonra (после того, как); (her)...dıkça ( всякий раз как);...alı ( с тех пор как);...madan (önce) ( перед тем как); oysa ( между тем как)

    задо́лго до того́, как стемне́ло — karanlık basmadan çok önce

    с того́ дня, как он прие́хал — geldiği günden beri

    не прошло́ и неде́ли, как... — aradan bir hafta geçmemişti ki...

    как поду́маю об э́той ава́рии,... — ben o kazayı düşündükçe...

    вот уж бо́льше го́да, как... — bir yıldan fazla bir süredir...

    вот уж мно́го лет, как... — yıllar var ki...

    8) союз ( кроме) başka

    э́то не что ино́е, как... — bu...dan başka bir şey değildi

    ина́че, как изме́ной, э́то не назовёшь — buna ihanetten başka isim verilemez

    кому́ же им помо́чь, как не тебе́? — onlara sen yardım etmesen kim etsin?

    ну кому́ ж пла́кать, как не мне! — ben ağlamayayım da kim ağlasın?

    я ви́дел как он сел в авто́бус — otobüse bindiğini gördüm

    ••

    как бу́дто —...mış gibi;...mış ( кажется)

    как оди́н (челове́к) — tek adammışçasına

    как раз наоборо́т — tam tersine

    э́ти сапоги́ мне как раз — bu çizme ayağıma tam / tastamam geliyor

    не зна́ю, как вы, а я... — sizi bilmem ama ben...

    что, никаки́х весте́й нет? - Как не быть, есть! — haber yok muymuş? - Var ya, olmaz olur mu?

    как он ни сопротивля́лся — her ne kadar direndiyse de

    как бы он ни сопротивля́лся — ne kadar direnirse dirensin

    как мо́жно быстре́е — bir an önce, mümkün olduğu kadar çabuk

    э́тот, как его́... — şey, neydi adı...

    Русско-турецкий словарь > как

  • 7 sein

    sein <ist, war, gewesen> [zaın]
    1. vi sein
    mir ist kalt üşüdüm;
    bist du's? sen misin?;
    wir sind Freunde biz arkadaşız;
    sie ist Türkin o, Türk(tür);
    ich bin aus Dortmund ben Dortmund'danım;
    ich bin 25 ben 25'im;
    zwei und zwei ist vier iki iki daha dört eder;
    sie ist Polizistin o kadın polistir;
    seien Sie ( mir) nicht böse, aber... bana kızmayın ama...;
    es wäre besser gewesen, ...... daha iyi olacaktı;
    wie wäre es mit einem Bier? bir bira içsek nasıl olur?;
    nun sei doch nicht so! öyle naz yapmasana!;
    ist es nicht so? öyle değil mi?;
    es ist nichts bir şey yok;
    das war's işte bu kadar;
    mir ist heute nicht nach Kuchen ( fam) bugün canım pasta çekmiyor;
    mir ist schlecht iyi değilim;
    mir ist schwindlig başım dönüyor;
    mir ist, als hätte ich Stimmen gehört sanki sesler duymuşum gibi geldi;
    lass es \sein! bırak!, yapma!;
    es sei denn, dass... meğerki;
    wie dem auch sei nasıl olursa olsun
    2) ( Zustand)
    sie ist verheiratet o evli(dir)
    3) (vorhanden \sein) (mevcut) olmak, bulunmak;
    ist da jemand? orada [o burada] kimse var mı?;
    es waren viele Leute da orada çok insan vardı;
    es war einmal... bir varmış...
    4) ( sich befinden) bulunmak, olmak;
    sie sind in Deutschland Almanyadalar;
    wo warst du so lange? neredeydin bu kadar zaman?
    es ist 14.30 Uhr saat 14.30;
    heute ist Montag bugün pazartesi;
    es ist Juni hazirandayız;
    es ist sonnig/heiß hava güneşli/sıcak;
    das ist über 10 Jahre her bunun üstünden 10 yıl geçti;
    morgen sind es 10 Jahre, dass wir uns kennen yarın tanıştığımızın onuncu yıldönümü
    6) ( geschehen) olmak;
    muss das \sein? bunun olması zorunlu mu?;
    kann \sein! olabilir!;
    was ist? ne var?;
    ist was? bir şey mi var?;
    sei's drum! haydi öyle olsun!; ( es macht nichts) fark etmez!
    7) ( Hilfsverb)
    sie sind schwimmen ( gegangen) yüzmeye gittiler;
    ich bin krank gewesen hastaydım;
    2. [zaın] pron ( adjektivisch) onun;
    \sein Sohn/Auto onun oğlu/otosu;
    \seine Kinder/Freundin onun çocukları/kız arkadaşı

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > sein

  • 8 похоже

    вводн. сл. galiba; тж. перев. личными формами глагола benzemek

    похо́же, пойдёт дождь — yağmur yağacağa benziyor, yağmur yağacak galiba

    похо́же, ты рад / дово́лен — memnun olmuşa benziyorsun

    похо́же, вы э́того не по́няли — bunu anlamamışa benziyorsunuz

    он, похо́же, стесня́ется — sıkılıyora benziyor

    он, похо́же, не собира́ется е́хать — gitmeye niyetli görünmüyor

    ••

    похо́же на то, что... — öyle görünüyor / gözüküyor ki...

    не похо́же, что ситуа́ция изме́нится и в бу́дущем — durum gelecekle de değişeceğe benzemiyor

    на что э́то похо́же?! — olur şey mi bu?!

    Русско-турецкий словарь > похоже

  • 9 ohne

    ohne ['o:nə]
    I präp -siz/-sız/-süz/-suz; ( ausgenommen) hariç;
    das geschah \ohne mein Wissen bu, benim haberim olmadan oldu;
    \ohne Zweifel (hiç) şüphesiz;
    \ohne zu zögern tereddüt etmeden;
    \ohne mich! ben bu işte yokum!;
    das geht \ohne weiteres bu sorun yaratmaz;
    es geht auch \ohne onsuz da olur;
    das ist (so) nicht \ohne ( fam) bu (öyle göründüğü gibi) zararsız bir şey değil;
    \ohne Fleiß kein Preis ( prov) zahmetsiz rahmet olmaz
    II konj;
    \ohne zu -meden/-madan;
    \ohne zu lesen/fragen/wissen/lernen okumadan/sormadan/bilmeden/öğrenmeden;
    \ohne mit der Wimper zu zucken ( fig) gözünü kırpmadan

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > ohne

См. также в других словарях:

  • ne demek? — 1) bunun anlamı nedir? Bu kelime ne demek? Ne dedim de darıldın? 2) öyle şey olur mu, o nasıl şey, yakışık alır mı? Sizi hiç han bucağına kor muyuz, herkes bize ne der? M. Ş. Esendal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • daha neler! — hiç öyle şey olur mu? anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ne münasebet! — öyle şey mi olur, ilgisi yok Ümit, ideal, şahsiyet dediğiniz zaman da hep aynı şeyleri mi anlıyorsunuz? Ne münasebet! P. Safa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • laf — is., Far. lāf 1) Söz, lakırtı Ben lafımı bitirmeden o atıldı. 2) Sonuçsuz, yararı olmayan söz Onun söyledikleri laftan ibaret. 3) Konuşma 4) Konu, mevzu, bahis Lafı değiştirdi. 5) ünl. Öyle şey olamaz, bu sözün hiçbir değeri yok anlamlarında… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yağma yok — tkz. öyle şey olmaz anlamında kullanılan bir söz Olur mu hiç? Bırakır mıyız sizi biz, yağma yok kuzum, yağma yok! H. R. Gürpınar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Ajda Pekkan — (* 12. Februar 1946 in İstanbul) ist eine türkische Popmusikerin und Schauspielerin. Inhaltsverzeichnis 1 Leben 2 Diskografie 2.1 Alben 2.2 …   Deutsch Wikipedia

  • Pekkan — Ajda Pekkan (* 12. Februar 1946 in İstanbul) ist eine türkische Popmusikerin und Schauspielerin. Inhaltsverzeichnis 1 Jugend 2 Anfänge 3 Diskografie 3.1 Alben …   Deutsch Wikipedia

  • MUZTARRÎN — Çaresizler. Sıkıntı içinde olanlar.(Arkadaş! Bilhassa muztar olanların dualarının büyük bir tesiri vardır. Bazan o gibi duaların hürmetine, en büyük bir şey, en küçük bir şeye musahhar ve muti olur. Evet, kırık bir tahta parçası üzerindeki fakir… …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»